Evaluation of Younger than Age 40 Years Patients Operated Due to Gastric, Colorectal and Pancreatic Cancer

Abstract

Amaç Çalışmamızda malign gastrointestinal sistem tümörlerinin genç erişkinlerde daha ileri evrelerde tanı aldığına ve daha agresif seyirli olduğuna vurgu yaparak erken tanının önemine dikkat çekmek, genç erişkinlerde de malign gastrointestinal sistem tümörü tanısının akılda tutulması gerektiğinin belirtilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç ışığında klinik deneyimlerimiz paylaşılmıştır. Merkezimizde 2012-2016 yılları arasında ameliyat edilen 40 yaş altı mide, kolorektal ve pankreas kanserli 30 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların verileri retrospektif olarak dosya kayıtlarından elde edildi. Hastaların tanıları, demografik özellikleri, ailesel kanser öyküleri, yapılan cerrahi ve cerrahi dışı tedavileri, patolojik evrelendirmeleri kayıt edildi. Ayrıca hastaların takip ve survival süreleri kayıt edildi. Materyal ve Metod Bulgular Kadın erkek oranı 0.57 idi. Ortalama yaş, mide kanseri, kolorektal kanser ve pankreas kanserinde sırasıyla 34± 4.5, 33.7± 4, 30.6± 3.7 idi. Hastalarda en sık görülen bulgular sırasıyla kilo kaybı, karın ağrısı, kabızlık ve rektal kanamaydı. Mide kanseri 13 (% 43), kolorektal kanser 14 (%46), pankreas kanseri 3 (%11) hastada görüldü. Ortalama takip süresi, mide kanseri, kolorektal kanser ve pankreas kanserinde sırasıyla 13.9±7.8, 21.9±15.2, 25.3± 19.7 aydı. Survival oranı, mide kanseri, kolorektal kanser ve pankreas kanserinde sırasıyla 38% 71%, 66% idi. Hastaların 16'sında lenf nodu tutulumu ve ileri evre (evre III- IV) hastalık tespit edildi.Hastaların 4'ü Evre 1, 9'u Evre 2, 10'u Evre 3, 7'si Evre 4 aşamasında tespit edildi.Sonuç Malign gastrointestinal sistem tümörler kırk yaş altı genç erişkinlerde de görülmektedir. Mide kanserleri ve kolorektal kanserler sık görülürken, pankreas kanserinin görülme oranı daha düşüktür. Mide kanserlerinde histolojik tip olarak en sık signet ring cell adenocarcinoma görülmektedir. En düşük survival oranı ise mide kanserlerinde görülmüştür.( Sakarya Tıp Dergisi 2016, 6(4):217-223 )